DEVRİMİN, AŞKIN, ACININ KADINI


Merhabalar,
Bugün benim için çok değerli olan bir kadından bahsetmek istiyorum, Frida Kahlo. Frida Kahlo kimdir, niye bu kadar önemli bir figürdür hemen açıklıyorum. Frida aşkın, acının ve devrimin kadınıdır. Deli dolu, enerjik, eğlenceli bir ressam olan Frida Kahlo 6 Temmuz 1907 yılında dünyaya gelmesine rağmen o her zaman 7 Temmuz 1910 yılında doğduğunu iddia etmiştir. O tarihi seçmesinin nedeni ise Meksika devrimi o tarihte gerçekleşmiştir. Kendisi şu sözleriyle devrimin ortasına doğuşunu anlatmıştır, "Gün ışığını görünceye dek isyanın coşkusuyla dolup, böyle bir ateşin ortasında doğdum ben ve o gün tüm yaşamım boyunca sarıp sarmaladı beni…Çocukken bir kıvılcım gibi çıtırdardım. Büyüyünce tepeden tırnağa alev kesildim. Ben, bir devrimin kızıyım. Buna hiç şüphe yok, bir de atalarımın taptığı ihtiyar ateş tanrısının!" Dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olan Frida hayatı boyunca hep acı çekmiştir. Altı yaşında çocuk felcine yakalanan Frida'nın talihsiz acılar zinciri başlamış bulunmaktadır. Okulda "tahta bacak Frida" diye anılmaya başlanan Frida Kahlo hayatı boyunca uzun etek giymek zorunda kalmıştır. Okul yıllarında sosyalizmi savunan Cachucas adlı gruba üye olur. Frida bu grubun üyelerinden olan Alejandro Gomez Arias'a aşık olur. Bir süre aşk yaşarlar, Alejandro eğitim için Avrupa'ya gidince Frida sık sık mektup yazar aşığına ve ondan sürekli mektuplar yazmasını ister. İlk birlikteliğini Alejandro ile yaşayan Frida, bir süre sonra terk edilir. Terk edilmesine neden olan şey ise geçirdiği kazadır. 17 Eylül 1925 yılında Alejandro ve Frida'nın bindiği otobüs trenle çarpışır. Frida çok kötü bir şekilde yaralanmıştır. Trenin demir çubuklarından biri omurgasını ve leğen kemiğini yarıp geçmiştir. Frida hem fiziksel hem de ruhsal açıdan çok büyük acı çekmiştir. Frida otuz iki ameliyat oldu ve yaklaşık iki yıl boyunca yatağa mahkum oldu. Mavi ev yani ailesinin evinde ona güzel tahtadan bir yatak yaptılar ve tepesine bir ayna koydular. Böylelikle Frida Kahlo resim yapmaya başladı. İlk tablosunu Alejandro için yapar fakat Alejandro Meksika'dan ailesinin isteğiyle gider ve böylelikle Frida aşk acısı yaşar. 1928 yılında Komünist Partiye katılan Frida Kahlo ikinci kez Diego Rivera'ya aşık olur ve bu aşkı ona kazadan daha büyük bir acı çektirir. Frida Kahlo günlüğünde Diego Rivera'ya olan aşkını şöyle yazmıştır, “Başlangıç Diego, Çocuğum Diego, Yapıcı Diego, Ressam Diego, Babam Diego, Oğlum Diego, Sevgilim Diego, Kocam Diego, Dostum Diego, Anam Diego, Ben Diego, Evren Diego.” Diego Rivera'yı Frida'nın ailesi tasvip etmiyordu, onların birlikteliğini bir fille güvercinin birlikteliğine benzetiyorlardı.1929 yılında Diego Rivera ile evlenen Frida başta hayatının en mutlu günlerini yaşarken sonradan Diego'nun yaptıklarından acı çeker. Diego'nun çocuk istememesi Frida'yı çok üzüyordu buna rağmen Frida hamile kaldı ama çocuğuna kavuşamadı. Düşük yapmış olmanın verdiği acıyı, üzüntüyü, hayal kırıklığını ve öfkeyi bir tabloya dönüştürür.
Henry Ford Hastanesi (1932)
Bir ayakları sürekli Amerika'da olan çift zaman zaman New York'ta yaşıyorlardı. New York'taki sanat etkinliklerinde Diego'nun sadakatsizliğini öğrenen Frida daha da yıkıldı. Amerika'daki aldatmalarını çok umursamamasına rağmen, Frida için en yıkıcı olanı ise Diego'nun Frida'nın kardeşiyle yaşadığı ilişkiydi. Bundan dolayı Frida hem kadınlarla hem de erkeklerle ilişki yaşamaya başlar. Diego'dan sonra ilk ilişki yaşadığı erkek Rus devrimci Lev Troçki'ydi. İlişkilerinin devamının olmayacağını ikisi de biliyordu çünkü ikisi de hala evliydi. Frida daha fazla Diego'ya dayanamaz ve 1939 yılında boşanırlar. Fakat birbirlerine karşı besledikleri aşk o kadar büyüktür ki 1940 yılında tekrar evlenirler. Bir yıl sonra babasını kaybeden Kahlo'nun sağlığı git gide kötüleşmektedir. Frida'nın doktoruna yazdığı bir mektupta geçirdiği zor zamanları, yeniden evlenmesini Frida şöyle anlatır, “Yeniden evlilik iyi gidiyor. Kavgalar azaldı, karşılıklı olarak daha fazla anlayış var, ben de onun kalbinde aniden önemli bir yer tutuveren öteki hanımlar hakkında daha az sorgu-sual yapıyorum. Gördüğün gibi, hayatın böyle bir şey olduğunu nihayet kavrayabildim, geriye kalan ne varsa hayal ürünü. Sağlığım daha iyi olsaydı, mutlu olduğum bile söylenebilirdi, ama tepeden tırnağa böylesi bir enkaz olmam, arada aklımı darmadağın ediyor, bana acı anlar yaşatıyor.” 


Kırık Sütun (1944)
1941 yılından itibaren Frida'yı zorlu bir on üç yıl bekler. Sürekli korse takmak zorunda olan Frida, uzun süre hastanede yatar ve ölümünden bir yıl önce sağ bacağını kaybeder.  1954 yılında yaşamının son günlerine kadar günlüğüne yeni çizimler yapmıştır. Bu çizimlerde kanatlı kadın figürleri ve siyah kanatlı melekler vardır. Ölmeden önceki son yazdığı şey ise  "Umarım çıkış neşeyle doludur ve umarım bir daha asla dönmem." Böylelikle 13 Temmuz 1954 yılında 47 yaşında akciğer embolisinden hayata gözlerini yummuştur.
Frida Kahlo'nun hayat hikayesini anlatmamın amacı birkaç gün önce Cermodern'in sahneye çıkardığı tiyatroydu. Ahmet Yapar'ın yazıp yönettiği, Fatmanur İsmailçelebi'nin oynadığı oyunun adı  Ben Frida Kahlo "Otoportre." Oyunu görmeden önce nasıl tek başına Frida'nın hayatını bir buçuk saat boyunca anlatabilirler ki diye sorguluyordum. Frida'nın hayatında çok önemli figürler var bunları nasıl vereceklerini bilemediğim için kesin destekleyici oyuncular vardır diye düşünüyordum. Fakat Frida'nın hayatını tek bir oyuncu etkileyici bir şekilde sahnelemişti. Tiyatro oyununa tiyatro ögelerinin yanı sıra, duvara yansıtılmış görseller, ses efektleri ve oyuna uygun müzikler eşlik etti. Frida'nın hayatındaki insanları, olayları tek tek bir şövale üstüne koyup  Frida'nın kendi sözleriyle açıkladı. Frida Kahlo'yu oynayan oyuncu sadece Frida değil aynı zamanda annesini, babasını, ilk aşkını ve son aşkını taklit ederek seyircilere sundu. Bunun yanı sıra Diego gibi silah sıkıp, sigara içip alkol aldı. Zaman zaman tüylerim ürperdi, İsmailçelebi o kadar etkileyici bir oyunculuk sergiledi ki Frida'nın hayatını ezbere bilmeme rağmen Frida'nın, o güçlü cesur kadının hayatına bir kez daha hayran bıraktı. Hayatındaki her şeyi bire bir biyografi yazar gibi veremezler, tiyatroya uygun bir şekilde uyarlamışlar. Bazı eksikler var tabi ki, mesela ölümünden önce Frida'nın bir sergisi oluyor ve sergiye yatakta gidiyor. Bana göre bu hayat hikayesi anlatılırken anlatılması gereken bir detay.
Ben Frida Kahlo Otoportre Oyunu


Frida Kahlo'nun hayatının anlatıldığı oyunda büyük ihtimalle bütçe kısıtlı olduğu için aynalı yatak, mavi ev gibi Frida'nın hayatını tamamlayan parçalar eksik kalmış. Tiyatrosunun yanı sıra adı Frida (2002) olan film daha dolu, daha etkili ve daha gerçekçi anlatılmış. Pek çok oyuncunun yer aldığı iki saatlik bir film olmasıyla birlikte Frida Kahlo'nun hayatını tüm gerçekleriyle öğrenebiliyorsunuz. Filminde oyununda anlatılmayan ve benim eksiklik olarak bahsettiğim noktadan başlamışlar. Film Frida Kahlo'nun (Salma Hayek) aynalı yatakta ölümünden önceki son sergisine gidişiyle başlıyor. Sonra hayatının yaşam dolu yani yürüyebildiği anlardan itibaren anlatmaya başlıyor. Alejandro ile birlikteliğini filmde görürken oyunda kendi kendine birliktelikleri canlandırıyordu. Filmde muzip, enerjik bir genç kız görüyoruz ama oyunda tüm hayatı boyunca acı çekmiş, içindeki acıları seyircilere anlatan bir Frida görüyoruz. 
Pek çok yönden film, oyun hatta kitap karşılaştırması yapılabilir fakat önemli figürlerin hayatlarını herkes aynı şekilde göremez ve aynı şekilde yansıtamaz. Ben filmini de oyununu da çok beğendim. İkisi de izlenilmeye değer, hatta bana yetmez bunlar derseniz de Rauda Jamis'in Frida Kahlo Aşk ve Acı kitabı ile Barbara Mujica'nın Frida kitabını önerebilirim. Bu iki kitap da Frida Kahlo'nun hayatını anlatıyor. Frida'nın ağzından kendi hayatını okuyabilirsiniz. Frida gibi güçlü, cesur, feminist, yılmadan hastalıkla, acıyla savaşan bir kadın tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum. Sizin de tanıyıp kendi hayatınızda ufak da olsa bir yer edineceğini umuyorum. Daha fazla bilgi edinmek için ve resimlerine bakmak için size link ve gerçek Frida'dan kareler bırakıyorum. Umarım yazım Frida konusunda, oyunu ve filmi konusunda aydınlatıcı olmuştur. 
Yazımı Frida Kahlo'nun son tablosuyla sonlandırmak istiyorum. 

Viva La Vida (1954)

Yorumlar

  1. ’Uğraşarak düzeltemediklerinden vazgeçerek kurtulursun.’’ #FridaKahlo

    Vazgeçmek, özgürleştirir: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/vazgecmek/

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar